29 Ekim 2017 Pazar

Kamilet Vadisinin Güzel Yüzü...Arhavi Çifteköprü Gezi Rehberi...

Uzun bir aradan sonra yazılarımıza yakınımdan Arhavi'nin güzellikleriyle devam edelim dedik ve durak olarak ilçenin en güzel köşelerinden biri olan Çifteköprüye karar verdik...








Arhavi ilçe merkezine Rize istikametinden girerken sağa doğru Ortacalar ayrımına girdikten hemen 200 metre sonraki sağa dönen yol Orçi deresi boyunca hafif virajlı ve güzel bir vadiden sizi Çifteköprüye ulaştıracak...Ne yazık ki bu güzelim vadi taş ocağı ve HES tehditi ile boğuşuyor...





Dülgerli köyü istikameti ve Kamilet vadisinden gelen iki derenin Ortacalar ve Küçükköy altındaki dere kavuşumunda kurulmuş olan köprünün toplam uzunluğu 80 metreye yakındır...




1600'lü yıllarda inşa edilen ve asimetrik görünümlü olan köprü bakımsızlıktan ve altındaki dereye alabalık avlamak amaçlı atılan patlayıcılardan etkilenerek 1993 Mart ayında kemer kısmından çökmüştür...




Karayollarınca 2003 yılında restorasyonu yapılan köprü günümüzde sadece yayaların kullanımına açık olup köprünün ışıklandırma eksikliği de 2015'de Arhavi Belediyesince giderilerek gece saatlerinde de bu güzel yapının ziyarete gelenleri mutlu etmesi sağlanmıştır...




Köprünün hemen yanında bulunan restaurant ve çay bahçesi Mençuna Şelalesine ulaşmak isteyecek ziyaretçiler için bir nefes arası açısından uygun...Burayı bulmak için zorluk çekerseniz hiç tereddüt etmeden güleryüzlü ve yardımsever Arhavililerden yardım istemeye çekinmeyin :)



Bu son fotoğraf yağmur sonrası vadinin ortasında buluşan iki renkli derenin hasretle kavuştuğu ana ait fakat ne yazık ki sağdan gelen dere de Karadenizin makus kaderi olan HES inşaatından gelen toprağın rengine dönmüş durumda...

Yazının sonuna gelmişken bu güzelim yerin drone görüntülerine buradan ulaşabileceğinizi belirtmek isterim :)

13 Ağustos 2017 Pazar

Gaziantep Gezi Rehberi...Gastronominin Başkenti

Nereden başlamalı nasıl anlatmalı bilemedim bu güzelim şehri;vatan savunmasının en önemli duraklarından birisi olduğunu mu söylesem, kebabın,katmerin,baklavanın tadını mı anlatsam, yoksa ilk üniversite yıllarımın anılarıyla mı başlasam bilemedim.Ama bir yerden başlamalı o zaman hadi Gaziantep'e...

Kurtuluş Savaşı döneminde Fransızlar tarafından işgal edilen Antep şehri Şehit Kamil,Karayılan,Şahin Bey gibi kahramanlar sayesinde 25 Aralık 1921'de düşman elinden kurtulmuş sonrasında meclis tarafından "Gazi" ünvanıyla onurlandırılmıştır. Mustafa Kemal bir konuşmasında "Ben Anteplilerin gözlerinden nasıl öpmem ki, onlar Antep'i değil tüm Türkiye'yi kurtardılar" diyerek Antep halkını övmüştür. Şimdi büyükşehir vasfında olan şehirdeki iki ilçe belediyesi de şehitlerimizin adlarına ithafen Şehitkamil ve Şahinbey olarak adlandırılmıştır.



Gaziantep'i baştan aşağı gezmek ve tüm lezzetlerin tadına bakabilmek için en az 4 gün gerekli bizim gezimiz 3 gün olduğundan (gezinin bir kısmı da Şanlıurfa ve Halfeti) bazı yerler eksik kaldı.
Şehirde gezilecek görülecek yerler birbirine yakın olduğundan ve toplu taşıma sistemi nisbeten iyi olduğundan araç kiralama ihtiyacınız pek olmayacaktır ama ben Antep gezisini Rumkale ve Halfeti ile taçlandırayım diyorsanız araba şart. Gezimizde konaklama için ücretsiz otoparkı,şehirdeki gezilecek görülecek yerlere ve tramvay durağına yakınlığı nedenli İbis Gaziantep otelini seçtik ve son derece memnun kaldık tek eksiği kahvaltının fiyata dahil olmamasıydı ama böyle bir şehirde otelde kahvaltı yapmak da mantıklı değil :)

Bizim gezi programımızda vakit yeterli olmadığından göremedik ama size tavsiyem gezinize en tepeden yani Gaziantep Kalesinden başlamanız ve çevresindeki müzelere ve ara sokaklara dalarak şehri keşfetmeniz olacak. Kale içindeki Gaziantep Savunması Müzesi ve hemen yakınındaki Emine Göğüş Mutfak Müzesi ve Hamam Müzesi görülmeli. Ondan sonraki durak baharatçıların ve antikacıların yer aldığı Zincirli Bedesten olmalı. Buradaki sedef kakma sandıklar,kılıç veya satranç tahtaları Antep'ten alınabilecek güzel hatıralar olabilir...





Zincirli Bedesten'den sonraki durak Tarihi Bakırcılar Çarşısı...Bu çarşıyı gezerken adeta zaman duruyor; ustaların tüm maharetlerini sergilediği eserlere bakarken ara ara karşınıza çıkan yemenici dükkanlarında da mutlaka zaman geçirmelisiniz...







Bakırcılar Çarşısından sonra yol sizi Tarihi Almacı Pazarına çıkaracak. Antep mutfağının o güzelim salçaları, baharatları, kurutmaları, fıstıkları (Antep fıstığının kavurulmamış haline Ben Fıstık deniliyor bilginize) sizi karşı konulamaz bir alışveriş duygusuna sürüklüyor. Bu pazarın içinde meşhur Güllüoğlu baklavalarının ilk şubesi de yer alıyor. (Sokakları gezerken en az 15-20 tane Güllüoğlu göreceksiniz ama tabelanın en sonunda küçük harflerle torunu veya amcası gibi yazılar olduğuna dikkat edin.) Oradan çıktığınız gibi Tahmis Kahvesine geçerek bizim çok sevdiğimiz menengiç kahvesi veya zahter çayı ile soluklanın.






Bundan sonra rotanızı ya Bey Mahallesine çevirip 100 yıllık Antep Evlerini görebilir ya da bizim yaptığımız gibi Karşıyaka mahallesine giderek Zeugma Mozaik Müzesini görebilirsiniz. Dünyanın en büyük ikinci mozaik müzesi 2011'de yeni yerine taşındı daha önceki yeri ise şehir merkezinde Kamil Ocak Stadının yanıydı. Müze giriş ücreti 15 TL ama İş Bankası Maksimum Kart kullanıyorsanız ücretsiz... Mars Heykeli ve Çingene Kızı mozaiği müzenin en dikkat çeken eserleri. Gitmeden uyarmakta fayda var Çingene Kızı heykeli herkesin hayal ettiği gibi kocaman bir eser değil ama göz göze geldiğinizde asla oradan ayrılmak istemeyeceğiniz güzellikte.







Gezilecek yerlerdeki son durağımız Gaziantep hayvanat bahçesi oldu. Pek bilinmese de 1000 dönümlük alana kurulmuş olup Türkiye ve Ortadoğu'nun birinci, Avrupa'nın ikinci,Dünya'nın ise üçüncü en büyük hayvanat bahçesi ünvanına sahiptir. Giriş ücreti 5 TL olup tümünü gezmeniz yaklaşık yarım günden fazla zaman alacağı için uğramak size kalmış, biz gezdik ve çok beğendik :)

Ve beni en çok keyiflendiren kısım tabi ki yeme içme :)

Şehre gelir gelmez ilk durağımız İmam Çağdaş oldu. Yenilenmiş iki katlı mekanında eski tadların hiç değişmediğini görmek çok mutlu etti beni. Önerim içli köfte,fındık lahmacun sonrasında Ali Nazik veya Karışık kebap ve en sonunda iki kat fazla fıstığıyla beni benden alan özel kare baklava ile final yapmak...Şehirden ayrılırken baklava almak için pazar sabahı yine uğradığımızda aç karnına yediğimiz tatlı ve üzerine yenilen lahmacun mükemmeldi.






Kahvaltı için seçtiğimiz Gazi Muhtar Paşa'daki Orkide Pastanesi hem damak tadımızı hem de görsel zevkimizi doyurdu. Derler ya sofrada bir tek kuş sütü eksikti evet gerçekten de o eksikti o ki masanın köşelerine birer yükseltici koyarak ancak masaya kahvaltıyı sığdırabildiler. Katmeri en az Katmerci Zekeriya Usta'da yediğim kadar lezzetliydi diyebilirim. Fiyat biraz pahalı olabilir ama buna fazlasıyla değer...




Öğle yemeği için Zeugma Müzesinin hemen yanındaki caddeden yukarıya çıktığınızda sizi karşılayacak olan Halil Usta'yı tek geçerim. Biz ancak üçüncü gidişimizde yemeklerinin tadına bakabildik. Sabah 10'da 300 adet lahmacun ile güne başlayan kebapçıda 1 saat içinde lahmacunlar tükeniyor. Öğleden sonra 1'den sonraya kalırsanız da meşhur küşneme ve bol malzemeli salatasından yiyemeden o sokaktan ayrılabilirsiniz o yüzden saat 12 dedi mi burada olmakta fayda var.






Künefe yemek için önereceğim adres ise Özikizler Künefe..Gece 2'ye kadar açık olan şubelerden birine oturduğunuzda damak zevkine göre künefenin içindeki malzemelere siz karar veriyorsunuz künefenin yanında gelen bir sürahi süt sizi şaşırtmasın. Tatlıdan içiniz bayıldığında içeceğiniz 1 bardak süt ile kalan tatlının bitmesi mümkün oluyor :)



Tatlı konusunda diğer bir durak da Almacı Pazarında bahsettiğim Güllüoğlu...Tarihi mekanda soluklanırken ağzımızı tatlandırmak mümkün...Aklıma gelmişken burma kadayıfı Antep'te en lezzetli yapan yer olan Şehreküstü meydanındaki Altıntel'e zamanınız ve midenizde boş yer varsa mutlaka uğrayın :)

Gelelim öğrenciyken uğradığım hala da lezzetleri ile beni benden alan iki mekana. Birincisi şehir merkezinde bulunan Demokrasi Meydanının hemen yanındaki Çıtır Lahmacun (Sipariş vermeye gerek yok,garsonlar fırından sıcak sıcak çıkan lahmacunları sizin önünüze bırakıyor ne zaman doyarsanız tamam yeter diyorsunuz.) diğeri ise Binevler otobüs durağının yakınındaki Bulvar Kebap (Özellikle simit kebabı ve Adanası çok ama çok güzeldir. Ama hijyen benim için çok önemlidir diyenler uğramasın. Gerçi hijyen Antep'te pek aranmamalı çünkü en lezzetli kebaplar hep en ayak altı yerlerde yapılıyor;tercih sizin :) )

Şimdilik burada bitirelim ama sanırım bu yazının devamı gelecek, ben şimdiden bu güzel şehre yeniden gidebilmek için altyapı çalışmalarına başlayayım :)






19 Temmuz 2017 Çarşamba

Rothenburg Gezi Rehberi...Bir Ortaçağ Masalı

Almanya'nın ünlü Romatik Yolu üzerindeki belki de en güzel şehir olan Rothenburg' un uzun adı Rothenburg ob der Tauber yani kısaca "Tauber nehrinin yukarısındaki Kızıl Kale" :) Arabamızla Avusturya'dan çıktığımız uzun ve yorucu yolun sonunda şehri çevreleyen surlarıyla bizi karşıladığında Rothenburg' da çoktan öğleden sonra olmuştu...Şehrin kapılarından kendimizi içeriye attığımızda bir anda bütün yorgunluğumuz güzelim evlerin eşlik ettiği arnavut kaldırımın üzerinde yitip gitmişti çoktan...







2. Dünya savaşı sırasında bombardımanlardan kendini koruyabilmiş şehir bu nedenle asıl mimarisinin temellerinin atıldığı 1550-1600 yılları döneminde yürüyormuş gibi hissettiriyor ziyaretçilerine... Her an karşınıza Grimm Kardeşlerin kitaplarından fırlayıp gelen bir kahramanla karşı karşıya gelecekmişcesine heyecan veriyor. Ayrıca yeri gelmişken şehir Pinokyo' ya ilham kaynağı olduğu gibi Harry Potter filminin bazı sahneleri de Rothenburg' da çekilmiş...

Biz şehri öncelikle kuşbakışı görüp yaşadıktan sonra ana meydan olan Marktplatz'a gidelim dedik ve vurduk kendimizi surlara doğru...Şehrin dört bir yanını kuşatan surlardan şehrin kırmızı çatılı evlerini görmek; surlarda karşınıza bir okçunun veya şövalyenin çıkacağını hayal ederek yürümek paha biçilmezdi...






Şehrin merkezine doğru yürürken evlerin yapısı, temizlik, sessizlik ve uzaktan gelen karatavukların sesi bizi Plönlein denilen şehirde belki de en çok etkilendiğimiz bölgeye getirdi, bakmaya kıyamadığımız hediyelik eşya dükkanlarının ve mis gibi ekmek kokan fırınların arasından geçerek şehrin kalbi olan Marktplatz'a ulaştık...











Eğer zamanınız varsa hergün saat 20'de kişi başı 6 Euro ödeyerek katılabileceğiniz Nightwatchman (Gece Bekçisi) turuna mutlaka katılın derim. Elindeki fenerle Rothenburg hikayelerini dinleyerek şehri adımlayacağınız bu tur yaklaşık 90 dakika sürüyor...




Bunun dışında Kriminal Museum (İşkence Müzesi), Rathausturm (Kule), Puppen und Spielzeugmuseum (Kukla ve Oyuncak Müzesi) ve Deutches Weichnachtmuseum (Noel müzesi) ve bütün hediyelik eşya dükkanları görülmesi gereken yerler arasında...

Ayrıca biz pek sevmesek de Japon turistlerin bayılarak yediği Schneeballen (kartopu) tatlısını denemek gerekir...Biz şehrin güzelliğine kendimizi kaptırarak acıktığımızı farkettiğimizde saat çoktan akşamın 10'unu bulmuştu o saatte açık olabilecek yerlerden yegane tavsiyemiz Subway olacaktır o da eski şehir bölgesinin biraz dışında...Kalacak yer önerimize de buradan ulaşabilirsiniz... 






Tekrar dönüp de baktığımızda mutlaka buraya dönmeliyiz dediğimiz şehirlerin başında olan Rothenburg umarız ki karlı bir günde tekrar bize yüzünü gösterir :)